Sekizinci bölümü yazarken bir ara Park Güell'e gitmiştim. Orada Gaudi'nin kullandığı çini üslûbuyla İran'da karşılaştıklarım arasında bir benzerlik olduğunu farkettim. Hatta bloga birşeyler yazdım fakat Çar Bağ -La Rambla benzerliğiyle beraber aşırı bir yorum olacağını düşündüm ve sildim. Zihnimde İran-Akdeniz havzasının bir blok olarak etkileşim bölgesi olduğu fikri oluştu ve fakat bunu bir çini, bir bir yol yapma ûsulüne dayandıramazdım. Ama sonra şu sıralar ikinci cildini yarıladığım Marshall Hodgson'un İslam'ın Serüveni adlı kitabında yukarıda belirtiklerime benzer ifadelerle karşılaştım. Ustadın yorumu, birkaç resimle birlikte :
"Akdeniz ve Nil-Amuderya bölgeleri, birbirlerine, her zaman uygarlığın diğer çekirdek alanlarından daha sıkı bir şekilde bağlıydılar. Bu iki bölgeye yüksek-kültürel bir seviyede bile, tek-tanrıcı dini geleneğin ve ortak bir bilimsel ve felsefi mirasın her ikisini de paylaştılar. Bu ilişki sadece, iki bölge arasında hiçbir coğrafi engelin olmamasının doğrudan sonucu değildi. Bereketli Hilal'in kurak iç sahası ve İran dağlık arazileri ve güney Avrupa'nın denizle kuşatılmış yarımadaları arasındaki apaçık zıtlıklara rağmen, insanları ırk bakımından bile benzerdi; ve şimdi bile, bir seyyahın komşu Hindistan, ya da kuzay Avrupa ya da Sudan topraklarında keskin bir zıtlık hissedebileceği folk özelliklerinin, Afganistan'dan Türkiye ve Yunanistan boyunca İspanya'ya kadar açık bir devamlılık arzettiği izlenebilir. Bazı amaçlarla bir "İran-Akdeniz" kültür bölgesinden söz etmenin sakıncası yoktur. Özellikle, İran dağlık arazilerinden batı Akdeniz'e kadar olan toprakların belirli herhangi bir zamanda, benzer birçok kurum ve toplumsal beklentilerle birlikte, uzun zaman şehir kültürünün nisbetten mütecânis bir modelini paylaştıkları ve nu mütecânisliğin İslam'ın doğuşundan çok sonraya kadar devam ettiği gözlenmiştir."
Marshall G. S. Hodgson İslam'ın Serüveni, cilt 2, sayfa 76, İz yayıncılık, İstanbul 1993.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder