İran yazılarına geri dönmek kaydıyla ufak bir ara.
İstanbul'a birkaç günlüğüne gelmişken kutsal mekanlarımdan biri olan Süleymaniye civarında dolaşmaya çıktım. Mola Gürani Camii kiliseden devşirilen bir yapı olmasına rağmen girişte bulunan haç motfileri bundan 3-4 sene öncesine kadar hala muhafaza edilmekteydi. Fakat yanılmıyorsam geçen sene (2009) bunların üzerini harçla kapatılmış olarak gördüm. Bunları yapanların, İstanbul'u feth edip bu kiliseyi camiye çevirenlerden kendilerini daha fazla müslüman hissetmiş oldukları kanaatindeyim. Bunun bir diğer şekli ise İstanbul'un adlandırılması ile ilgili olandır. Osmanlı Konstantiniye'yi feth ettikten sonra bu ismi yüzlerce yıl ufak bir değişklikle muhafaza etmiş:"Kostantiniyye". Bazen alevlenen "İstanbul mu? Konstantinopolis mi?" tartışması da bana çok eğlenceli gelmekte. Birinciyi savunanların iddiası İstanbul'un İslambol'dan geldiğidir. Fakat bu durum tamamen bilgisizlikten kaynaklanmakta. Çünkü "İstanbul" fetihten önce de kullanıla gelen Rumca bir tabirdir; "Şehre doğru".
3 yorum:
benzer bir durumu ayakapıdaki gül camiinde (aya thedosia kilisesi)görmek mümkün. camiinin iç mekanında yer alan altı köşeli davut yıldızları birkaç sene evvel siliniverdi...
İslamiyet'in, köylülerin eline kaldığı bir ortamda bunların olması kaçınılmaz.
Kiliseden çevrilme camilere ikinci sınıf muamelesi yapanları da görmüşlüğümüz vardır.
Dünyada en tehlikeli şey mutlakçı inançlardır. Genelde kişiliksel arazlar ve akli zayıflıkların eşlik ettiği bu inançlar dini ya da ideolojik formlarda ayak takımında görülür, sonucu ise tarihin her durumunda korkunç bir yıkımdır !
Yorum Gönder