31 Temmuz 2012 Salı

I. Iran Seferi, Bölüm 1

İstanbul’97

Üniversite çıkışı haftanın birkaç günü uğradığımız Adnan Abinin Bakırköy’deki antikacı dükkanında liseden arkadaşım Hayrettin ile sohbet ediyoruz. Bana Nepal’e gidelim mi diye soruyor. Nasıl diye sorusuna soruyla cevap veriyorum. Tren, otobüs ile İran, Pakistan, Hindistan ve nihayetinde Nepal diyor. Plan aklıma yatıyor ne zaman yapacağımız konusunu konuşuyoruz. Eylül sonu Ekim başı gibi karar kılıyoruz. Sene sonunda muhasebe ve anayasa hukukundan bütünlemeye kalıyorum. Bütünlemelerin Eylülde olduğunu öğrenmem ile seyahat planlarım tabii olarak suya düşüyor. Hayrettin ile durumu konuşuyoruz benimle aynı üniversitede olmadığı için onun böyle bir sorunu yok. Bensiz gideceğini söylüyor… Hayrettin Nepal’de iken, bütünlemelerde anayasa hukukundan tekrar kalıyorum ve okul uzuyor. Fakülteye gidip gelirken önünden geçtiğim Cağaloğlu Yokuşundaki İran konsolosluğunun dış cephesinde bulunan fotoğraflara hasretle bakıyorum.


İstanbul’07

Yine seyahat düşünceleri kafamda ama neresi olacağı konusunda birkaç seçenek var: Japonya yahut İran. Arada İstiklal Caddesine çıkıyorum. Robinson Cruose’da Lonely Planet’in İran rehber kitabını karıştırıyorum. Kitabı rafa koyuyorum; hâlâ kararsızım… Kim alır bu rehberi diye aklımdan geçiyor; çünkü kitap tek nüsha. Kararımı verdiğim zaman gelir alırım nasıl olsa diyor çıkıyorum. Birkaç gün sonra nereye gideceğim konusunda kararımı veriyorum. Birkaç ay önce on günlüğüne Japonya’da bulunduğumdan yeni yerlere yelken açmanın ve on sene önceki hayalimi gerçekleştirmenin zamandır diye İran diyorum. Sırt çantamı hazırlamaya başlıyorum. Rehber kitabı almak için Robinson Cruose’ya gidiyorum; fakat kitap satılmış… Depoyu da kontrol ediyorlar, yok… Caddedeki diğer bütün kitapçılara gidiyorum. Lakin hiçbirinde İran’a ait rehber kitap adına hiçbir şey yok. Beyoğlu’ndan Cağaloğlu’na geçiyorum. Nafile hiçbir yerde yok… Kitabevi’ne gidiyorum Memet Varış’a da soruyorum. Elinde sadece James Morier’in İsfahan’dan İstanbul’a Hacı Baba’nın Maceraları olduğunu söylüyor, okuyup okumadığımı soruyor. Okumadığımı söyleyince hediye ediyor kitabı. Koca İstanbul’da İran üzerine rehber kitap bulunmaması da biraz garip geliyor bana.




İmam Humeyni "sonuna kadar varız" 

II. İran Seferi Bölüm 17, Yezd

Otelimizde biraz dinlendikten sonra sokaklara çikiyoruz Yezd'in. Labirent sokaklarinda nereden ne çikacagini bilmeden adimliyoruz. İlk önce Zerdüştler'in Sonsuz Alevini görmeye gidiyoruz. Sonsuz Alev 470 yılından beri Yezd'de bulunuyor. Bu da Yezd şehrini Zerdüştler için çok mühim konuma getiriyor. Ateşkadah'da Alev bir camekanın arkasında bulunuyor. Zerdüşt rahipleri ağızlarında maskelerle Alev'in devamlılığını sağlıyorlar. Zerdüşt inancının temelinde İyilik ile Kötülüğün mücadelesi bulunmakta. İyilik ışıkla, alevle temsil edilirken kötülük ise karanlıkla temsil edilmektedir. Bundan dolayı Işıgın kaynağı Ateş kutsal sayılmaktadır fakat ilah konumunda değildir. Pehlevice yazılan kitapların sergilendiği Ateşkadah'dan çıkıp Sessizlik Kulelerine gidiyoruz. Sesizlik Kuleleri (dakma ) Zerdüştlerin ölülerini açıkta bıraktıkları tabii tepeler. Bu tepelerin etrafı berkitilerek daire haline getirilmiş. Zerdüştler ölülerini toprağa, toprağı kirlettiği için gömmüyorlar. Yine aynı şekilde kutsal olduğu için ölüleri yakmıyorlar. Bunun yerine Sessizlik Kulelerinde akbabaların halletmesine bırakıyorlar. Fakat 1970'lerde bu uygulama yasaklandı. Zerdüştler artık ölülerini Sessizlik Kulelerine yakın yerde yaptıkları içi betornarme kaplı özel mezarlara gömüyorlar.  



Sonsuz Alev



Ateşgadah


Pehlevice Yazılmış Kutsal Metinler



Zerdüşt Mezarlığı


Zerdüşt Mezarı


Zerdüşt Mezarları

Sessizlik Kulelerinden İki Video



28 Aralık 2011 Çarşamba

II. İran Seferi Bölüm 16, Yezd

Yezd'in iklimi çok kurak oldugundan insanlar da buna uyum saglamislar. Bir önceki yazida bahsettigim evlerin içinde bulundugu eskisehirin - yaklasik kurulus tarihi 3000 yil öncesine kadar gitmektedir- sokaklari sicaktan korunmak için iki kisinin sigabilecegi genislikte yapilmistir. Ama Yezd mimarisinin en dikkat çekici özelligi "Badgir"ler. Badgir farsça bir kelime "rüzgar kapani"( Bad: rüzgar, gir: kapan) manasina geliyor. Evlerin ve su sarniçlarinin yazin sogutulmasinda kullanilmakta.
Evlerin ustunde yaklasik 15-20 metreyi bulan kuleler vasitasiyla alinan rüzgar kulelerden asagiya yönlendirilerek evin yazlik için kullanilan bölümüne (mahsen gibi yeraltindadir) yönlendiriliyor. Burada bulunan ufak su haznesi vasitasiyla hava akimi sogutuluyor. Bu havalandirma sistemini tamamlayan bir diger unsur ise "Ghanat"lar. Ghanatlarla yeraltindan tasinan sular evlere ulastirilmakta. Evin diger bölumlerinden havalandirma tünelleriyle gelen sicak hava, rüzgarin yarattigi devir daimle ve sicaklik farkliligi nedeniyle badgirden disari atiliyor. Daha önce belirttigimiz gibi iklimin kuru olmasindan dolayi badgir evin nemlendirilmesinde de kullaniliyor. Yazlik bölümdeki havuzun fiskiye ile donatilmasi bunun icra edilmesini sagliyor. (asagidaki temsilde görülebilir)



Badgirin isleyesine dair bir sema


Su sarnicinda kullanilan badgirler

Badgir tarlasi




Evlerin Yazlik Bölümüne ait Video

II. İran Seferi Bölüm 15, Yezd

Yezd koyu sari kerpiçten duvarlariyla bir labirenti andiran sokaklariyla degisik havasi olan bir sehirdir. Ilk kez Yezd'e gece yarisi trenle gelmistim ve sehrin nasil oldugunu sabah gün aydinlaninca farketmistim. Gerçekten heyecan vericiydi orada bulunmak. Iki sene sonra dostum Bülent'le tekrar Yezd'deydik. Ilk gelisimde kaldigim otele yerlestik. Otelin avlusunda biraz dinleniyoruz. Otel dedigime bakmayin klasik avlulu Yezd evlerinden birini otele çevirmisler. Disaridan baktiginizda sari kerpiç duvariyla sizi karsilayan fakat içeriye, avlusuna girince ufak bir vahayla karsilasiyor sizi; Ufak bir havuz ve çesitli büyüklükteki agaçlar. Bu otel diger klasik Yezd evlerine misal teskil etmesi bakimindan tercih edilesi bir yer.

Yezd Sokaklarina Gece Indikten Sonra

Kaldigimiz Otelin Dis Cephesi

Kaldigimiz Otelin iç Avlusu

Otelin iç Avlusu ve Havuzu

Yezd Sokaklari


Ilkokul talebeleri ve Ögretmenleri Yezd Sokaklarinda




4 Aralık 2011 Pazar

II. İran Seferi Bölüm 14, Şiraz

Siraz'a döndügümüzde iki sene önce kaldigimiz otelin arkasinda rast geldigimiz sahafa ugramaya karar verdik. Iki sene once ugradigimda dükkanda bulunan yasli teyze yine çalisiyordu fakat dukkandaki yeri biraz farkliydi.





KASIM 2007





KASIM 2009

4 Ağustos 2011 Perşembe

II. İran Seferi Bölüm 13, Şiraz

Bülent ile sabah Şiraz'a variyoruz. Kafamizdaki plan; günübirlik şehri ve Persopolisi gezip seyahatimize Yezd istikametinde devam etmek. Otogarda sirt çantalarimizi emanete birakiyoruz. Sehir merkezinde, geçen sefer geldigimde kullandigim, seyahat acentesine gidiyoruz. Persopolis için araç ayarladiktan sonra biraz daha vaktimiz oldugu için sabah kahvaltimizi yapmak için yer ariyoruz. Acentenin yakininda sabah kahvaltisi yapabilecegimiz bir yer buluyoruz. Sabah kahvaltisini yapip acentaya geri dönüyoruz. Samand marka bir otomobille yola koyuluyoruz.
Taht i Cemsid, Yunanca ismiyle Persepolis, I. Pers Imparatorlugunun M.Ö.550-330 yillari arasinda baskentligini yapmis bir sehir. I. Darius tarafindan kurulan sehir, Büyük Iskender tarafindan dogu seferinde yerle bir edilmis. I. Darius döneminde imparatorluk en parlak dönemini yasamis Yunanistan seferine çikmis. Maraton savasi (M.Ö. 490) sonrasinda geri çekilmis. Iskender'in dogu seferini buna verilmis bir cevap olarak da degerlendirebiliriz.

Asagida Persepolis'e ait resimler mevcut.
Buradan da Persepolisin yeniden insa edilmis halini gorebilirsiniz:
http://www.persepolis3d.com/frameset.html




Persepolis'in genel bir görünüsü


Bütün Diyarlar Kapisi


Bütün Diyarlar Kapisi


Zerdüstlügün iyilik tanrisi Ehrimen ( Ahura Mazda)

Sarayin sütünlarinin baslarini süsleyen Hüma Kusu


Iranli çocuklarla yaptigim sohbet

20 Nisan 2011 Çarşamba

II. İran Seferi Bölüm 13, İsfahan

Akşam olunca Siesepol köprüsüne çay içmeye iniyoruz, Çar Bağı kat ederek. Köprünün ismi 33 kemerli anlamına gelmekte. Köprünün ayaklarının altındaki çayhaneye iniyoruz. Ama çayhanenin iki sene önceki halinden eser kalmamış. İlk geldiğimde duvarları çeşitli resimler ve eşyalar ile kaplı olan çayhane şimdi sadece çıplak duvarlara sahip. Çayımızı alıp masalardan birine oturuyoruz. Muhabbet eşliğinde çayımızı yudumlayıp seyahatimizin diğer bir safhası olan Şiraz hakkında konuşuyoruz. Şiraz'da neler yapacağımızı planlıyoruz.




İlk İran seferinde İsfahan'da Emir Kebir'de tanıştığım seyyahlar. Sağ baştan; Leh Marek, Danimarkalı Bjorn ve Morten ve ben. Marek Krakov'dan İsfahan'dan halı satın alıp ticaretini yapıyordu. Bjorn ise Kopenagh'tan bisikletle İsfahan'a altı ayda yol kat etmişti. Morten ise Türkiye üzerinden Azerbaycan, Ermenistan'ı gezerek İran'a gelmişti. Morten ile İsfahan'dan sonra Şiraz'ı ve Yezd'i beraber gezmiştik. Bu ayrı bir macera belki kısmi olarak sonra yazabilirim.